Oğluma…

12.285 gündür yaşıyorum. 33 yaşındayım ve yeni yaşıma tam 134 gün kaldı. Ağlayarak başladım. Hastahanede hiçbir imkan olmadığı için, annem emzirmeden önce suyla tanışmışım. Şimdi çok su içiyorum desem olmaz. Sevmiyorum hatta, yani gereklilik olmasa içmeyeceğim. Oysa çok mühim bir şey ve hatta hep dilerim böbreklerim sağlam kalsın da ölünce birilerine bağışlayabileyim ancak su içmeyi... Continue Reading →

Gün Hiç Bitmesin

Gün hiç bitmesin, içinde ne kadar acılarımız, gözyaşlarımız olsa da. Rutubetten ölmeye, nem kapmaya açık olsak da, bir tahta parçası gibi şişsek de. Sadece mutlu olduğu için günün bitmemesini istemez insan. Bazen yaşamak yetmez. Yaşanacak, geriye kalan ne kadar süresinin kaldığını bilmemesi derin bir çaresizlik hissi bırakır. Yaktıkça yakar sigarasını, kahve içtikçe içer, ruhu uyuşana... Continue Reading →

Bay Hayalperest

Otobüs her fren yaptığında, insanların pasta jölesi gibi dalgalanmalarını izliyorum. Camdan dışarı bakıyorum, ancak cam kirli ve görmek istediklerim, istemediklerim gibi buğulu. Sanıyorum hayatımın flu çağına girdim, buna da şükür, ya hiç göremiyor olsaydım. Bir dönem engellilerle ilgili bir projede eğitmenlik yapmıştım, görme engelli bir abimiz vardı ekipte, yanlış hatırlamıyorsam ismi Adem'di, dünyayı onun gibi... Continue Reading →

Uyandır Beni

Benden 2 yaş büyük bir parçayı adeta gramafondan çalıyormuşcasına açtım ve dinliyorum evde tek başına. Öyle bir lezzeti var ki adeta kesme dondurmayı, sanki böyle ince ince hamurları kıyır kıyır, taptaze fıstıklı bir baklavanın yanına koyup, çatalın kenarı ile o deli çıtırtı ile bedeninden ayırıyorum. Diğer yandan daracık koltuklarına sığılamayan iki katlı otobüs ile gidiyorum... Continue Reading →

Elde Kaldı Şiir

ELDE KALDI ŞİİR İşsiz kaldım Nebahat Hanım. Üzgünüm bugün sizi gururlandıracak bir şey yok elimde. Çok eskiden yazdığım ucuz şiirler var biraz o kadar. İnsanı sevdikleri terk edince, önce kağıda kaleme sarılıyor. Tabi ona da gücü yeterse. Meret! Şu parmaklara söz geçmiyor, ne söyleyeceklerini bilmeyerek yazıyorsun. İçinde karanlıklarda bir yerlerde unuttuğun bir şey “Pat!” diye... Continue Reading →

Biz Hiç Yaşamadık

"Başka bir gün ölmek üzere hayattayız." der the bucket list'te...iyi geceler genşler..Albert Camus'un Yabancı kitabının son sayfalarında da bunu anlatır az çok..mesele adam idama mahkumdur ve sırasını beklemektedir..yapayalnız bir hücrede..derken rahip gelir onu sonda ikna etmeye..ömrü boyu inkar ettiğini bir anda geri kazanması istenir..kazanmak dahi istemez..herşey bitmiştir....Yarın hayatınızın son günü olsaydı nasıl yaşardınız...Jack Nicholson'un repliklerinde... Continue Reading →

Bitince

Bitince Hep kötü çocuktur erkekler. Çiğneyip de geçmiş gibi, Çiğnemeden yutmuş gibi. Oysa kimse anlamak istemez. Erkektir bu derler, Saçını eksik okşarlar, Eksik severler biraz. Eksikliğini bir saçta, bir gözde, Kapatmanın derdine niçin düşer adam. Bitince ne adamlığı kalır, Ne onuru, Ne adı, Ne sanı. Bir gecede üzerine yeni yazılar yazılır. Oysa bir erkek yüreğine... Continue Reading →

Başlıyorum

Başlamak anlık iştir a dostlar.Ancak başlayana kadar geçen süre öyle uzun ve yorucudur ki, bir türlü başlayamıyoruz, başlamak yolun yarısı, bir başlayabilsem, haftaya başlıyorum, yarın, bir saate başlarım tümceleri uzar gider. Bir türlü başlayamaz insan. Kendini hazır hissetmez, özgüveni yoktur, gücünü, cesaretini toparlayamamıştır. Kendini saklar insan. Aslında başlamak öyle sanıldığı kadar basit değildir. Sırf başlamak... Continue Reading →

YAZ

Nasıl ki kutsal olan ilk emiri "Oku!" diye verdi ise ( ki haddimize de değil Haş'a öyle bir karşılaştırma), yazan için de Yaz! dır ilk emir. Yaz! Aklına ne geliyorsa, içinde ne geçiyorsa yaz. Sanki bir şelale gibi dolmuştur için. Ancak ne gariptir ki, sanki bir baraja takılmış gibi bir türlü dışarı çıkamaz. Ne enteresandır... Continue Reading →

Herkes

Herkesin karanlık bir izi varmış meğer. Dudaklarını böyle yarım açıp da, Derin bir nefes çekip, Söyleyemediği tonlarca anısı. İçine küsüp de, Sustuğu mum yaktığı geceler. Kim parça parça olmak isterdi halbuki. Hangimiz? Kendimizi inkardan kaçıyoruz, Her gün inkar ettiğimiz halde, Artık kendimiz olmadığımızı. Susmak, Yetiyor. Çünkü susmak en kolay. Peki ya konuşanlar? Onların heybesinde kimbilir... Continue Reading →

WordPress.com Tarafından Desteklenen Web Sitesi.

Yukarı ↑